Blog yazarı Evren Soyuçok tarafından hazırlanan edebî podcastin 13. bölümünün konuğu Şair Raşit Ulaş. Bu bölümde Melih Cevdet Anday, Salâh Birsel ve Semih Gümüş‘ün edebiyata dair görüşleri masaya yatırılırken Adnan Özer‘in bir sorusuna cevap arandı.
edebî podcastin 13. bölümünde Raşit Ulaş, şu üç edebiyatçıdan yapılan alıntılarla ilgili kendi görüşlerini dile getirdi:
Melih Cevdet Anday: Bana sorarsanız, her romancı, her oyun yazarı, uzun bir şiir hazırlığından geçmeli; şiir, dile dayanan bütün sanatların anasıdır bence. Söz, yalnızca onda salt söz olarak bulunur. Ondan sonra nerde isterseniz kullanın. Bununla, şiir dışında kalan yazı sanatlarını küçümsediğim sanılmasın; hayır, söylediklerimin bununla hiç ilgisi yok. Bence her yazar, çeşitli türler denemeli, böylece birini ötekiyle arındırmış olur. (Dakika Atlamadan, Everest Yayınları, s.96)
Salâh Birsel: Bir halk şiiridir gidiyor. En büyük ozanımız da Âşık Veysel. Yakında heykeli de dikilir. Ben halk şiirinden çok yararlandım. Ama halk şiiri yazmayı düşünmemişimdir. Halk şiiri doldurma dizelerle sürdürülür. Bir dize için, üç de bomboş dizeyi mideye indireceksiniz. Gerçi halk ozanlarının daha doğal, daha içten duyguları vardır ama belli kalıplar, belli ucuzluklar içine yerleştirildiği için, çokluk parlaklığını yitirirler. (Hacivat Günlüğü, Ada Yayınları, s.238)
Semih Gümüş: Her zaman yaşanan kısırdöngüdür, edebiyat dergisi yayımlanır ve bir gün kapanır. Ben burada edebiyat dergilerini yayımlayanların şikayet etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Evet sorunları, engelleri, güçlükleri biliyoruz ama bunlar baştan bizim için birer veri zaten. Dışarıdan hiç kimse sizden edebiyat dergisi yayımlamanızı beklemiyor, böyle bir işe girişiyorsanız şikâyet etmemelisiniz, yayımladığınız derginin ömrünü uzun tutmak için ne gerekiyorsa yapmalısınız, o kadar. Bunun da tam olarak yapıldığını düşünmüyorum. (Yaşayan Edebiyat 2, s.57)
Raşit Ulaş, edebî podcastin ikinci yarısında Adnan Özer’in, Yaşayan Edebiyat için Baki Asiltürk’ün kendisiyle yaptığı söyleşinin bir bölümünde gündeme getirdiği şu soruya cevap verdi:
Şiir hakikati göstermeye çalışan bir yanılsama (yalan da diyebiliriz) olarak insanın beyhude umududur. Ama o beyhudelik de insanın tek umududur. İnsan zamanında onu çok kutsadı ya, şimdi kinle saldırıyor. Şiir de edebiyattan ayrıldı böylece -bilmem bunun farkında mısınız?- söz, jest, ezgi olarak bir düşünce biçiminde o beyhudeliği yeniden kuracak mı? Ne olacak?
edebî Podcast’in tüm bölümlerini dinleyin:

#17 Murat K. Murat – edebî
